8 Mart 2018 Perşembe

Herkese Merhaba. Bugün sizlerle kitabımın ilk bölümünü paylaşıyorum. Hikaye, karşısına çıkan insanlar ile hayatına yön veren bir kadının yaşadıkları ve umut dolu hikayesini içeriyor. Hikayenin düşünce hayatınıza katkı sağlamasını diliyorum. Değerli yorumlarınızı belirtmeyi unutmayın.
-     -     -     -     -
Güneş doğuyordu. Sabah rutini her zamanki gibi gün doğumundan önce başlamıştı. Gün doğarken evi ve ofisi arasında yer alan kafenin yolunu tutmuştu. Sokağın başından her sabah olduğu gibi kavrulan taze kahvenin kokusunu alabiliyordu.

İlerledi, kafeye geldiğinde, baristaya selam vererek her sabah oturduğu masanın üzerinde onun için hazırlanmış Espresso'yu yudumlamaya başladı. Her sabah uyanmak için tek tesellisi sabah kahvesi ve kafede bulunan muhteşem kokulardı. Her sabahı, bir çok ofis çalışanı gibi rutindi. 

Sürüp giden hayatın içerisinde, zihni ve kalbi yok olmuş insanların arasında çalışarak hayatta kalmaya çalışıyordu. Oldukça eğitimli bir ailenin tek çocuğuydu. Ailesini üniversitenin son yılındayken trajedik bir trafik kazasıyla kaybetmişti.

Hayat, onun için çok zalim ve bir o kadar da zordu.

Kahvesi bittiğinde kafeden çıkarak çalıştığı ofise doğru yürümeye başladı. Ofisi çok yakındaydı, arabaya ihtiyaç duymuyordu. Çok yorgun olduğu günlerde de bir taksiye binerek bir kaç dakikada evine ulaşıyordu.

Ofise gittiğinde masasında her zamanki gibi bir karmaşa hakimdi. Bir türlü bitmek bilmeyen işler ve biri bitmeden, diğeri gelen işler. Ruhu ve zihni zaten yorgunken üst üste gönderilen ve bitmek bilmeyen işler onu daha da yoruyordu.

Ofiste arkadaşı yoktu. Diğer çalışanlarla çok fazla iletişime geçmiyordu hatta zorunda kalmadığı sürece hiç konuşmuyordu. Hepsinin birer köle olduğunu biliyor ve görüyordu. Çıkar dostlukları kurmak isteyen sözde arkadaşlar her gün kapısını çalıyordu ancak kabul etmeye hiç te hazır değildi.

Günün sonunda eve dönerken hemen yanında bir araba durdu. Arabanın camı açıldı. İçeride çalıştığı şirketin yöneticilerinden olan Bay James vardı. Bay James müsait olduğu takdirde Sophia'yı yemeğe götürmek istediğini söyledi. Sophia bunu kesinlikle istemiyordu, bir taraftan da zorunda gibi hissediyor ve ne konuşmak istediğini merak ediyordu.

Sophia bir anda arabaya yöneldi ve müsaitim Bay James, tabiki, diyerek arabanın kapısını açtı, Bay James'in yanına oturdu ve kapıyı kapattı.

Bay James, Sophia'yı şehrin en lüks restorantlarından birine getirmişti. Gerçekten neden buraya geldiğini bilmiyordu. Biraz şaşkın biraz da kuşkulu bakışları ile Bay James'i incelemeye başladı. Bazen bu tarz durumlarda rahatsız edici olabiliyordu.

Bay James gece boyunca Sophia'ya bugün çok güzel göründüğünü, nerede yaşadığını, ailesini, yaşantısını ve daha bir çok soru sordu. Sophia elinden geldiğince kapalı cevaplarla soruları geçiştirdi ve yemeğin sonunda kahve içmek isteyen James'i geri çevirdi.

Bay James, Sophia'yı evine bıraktı. Saat oldukça geç olmuştu. Tüm gece Sophia'nın neler olduğunu anlayamadan sonlanmıştı. Aklında bir sürü soru vardı ve her biri cevaplanmayı bekliyordu.

Ertesi gün haftasonuna uyanan Sophia kahvesini demledi ve oturma odasında hemen camın yayında bulunan kitap okuma ve dinlenme sandalyesine oturdu. Karışık duygular içerisindeydi ve zihni iyice dolmuştu. İşlerinini yoğunlu ve hafta içerisinde de Sophia'yı çok ta sevindirmeyen olaylar zinciri arda arda gelmişti.

Bay James, Sophia'yı çalıştığı kısmın grup yöneticisi yapmıştı ve bunun olması için hiç bir neden yoktu. Fazla çalışmıyordu ya da diğerlerinden farklı işler yapmıyordu. Sophia'nın akıl sır erdiremediği bir diğer olay ise Bay James'in onu yemeye çıkardığı günden bir önceki gün gelmişti. Bay James, Sophia'ya sadece yöneticilerinin giriş yapabildiği ve kaliteli zaman geçirebildiği özel bir odanın giriş kartını Sophia'ya vermişti. Bu odaya daha önce hiç bir çalışan girmemişti. Oda hakkında çok fazla bir şey bile bilmiyordu.

Anlam veremediği olaylar arda arda gelmiş ve kafasında bir çok soru işareti oluşturmuştu. Biraz kendisini rahatlatmaya ve zihnini boşaltmaya ihityacı vardı. Arabası ile şehrin en büyük doğa yürüyüşü rotasına doğru yola çıkmıştı.

Hayatının geri kalanını tümüyle değiştirecek olayın burada gerçekleşeceğinden habersiz, zihni yorgun bir şekilde parka doğru yola koyuldu.

-     -     -     -     -

Sonraki bölüm çok yakında yayında olacak. Fikirlerinizi yorum kısmından belirtmeyi ve abonelik kısmında blogumu takibe almayı unutmayın. Görüşmek üzere.

27 Şubat 2018 Salı

Herkese Merhaba. Bloglarda gezerken bir kça blogta karşıma çıkan ve çok beğendiğim bir Mim2i bende yapmak istedim. Umarım sıkılmadan okursunuz ve beni daha yakından tanımanız için yardımcı olur.
1- Dünyayı değiştirecek üç küçük adım sizce nelerdir?

Tüm insanlar olarak dünyayı değiştireceğine inandığım 3 küçük adım bence;
Saygı, Yardımlaşma ve Girişimci Olmak.

2- Dünyanın daha fazlasına ihtiyaç olduğu şey?

Aslında cevabım ilk sorudan daha fazla bir şey değil. Hepimizin biraz saygılı, güvenilir ve yardımlaşan kişiler olmamız gerekli.

3- Okuduğunuz son kitap?

George Orwell'dan Hayvan Çiftliği, okuduğum son kitap.
4- İzlediğiniz son film?

İzlediğim son film Oğuzhan Koç'un baş rolünü üstlendiği Yol Arkadaşım filmiydi. Film oldukça etkileyiciydi. Beklediğimden daha iyi bir filmdi diyebilirim.

5- Sizin değişmenizi sağlayan hatanız?

Ne tü bir değişme olduğunu anlamadım ama değişmedim ve bunu sağlayan bir hatam olmadı.

6- Sözcükleriniz eylemlerinizle eşit midir? 

Evet, yapmak istediğim şeyleri öyle ya da böyle yaparım. Böyle yapan kişilerden de nefret ederim. Bir şeyi ypmak istiyorsam ve bunu iddia ediyorsam onu yapmadan bırakmam ve bence kimse bırakmamalıdır.

7- Gurur duyduğunuz bir başarınız?

Türkiye E-Ticaret Vakfı'nı kurmak hayatta en duyduğum başarım olabilir. Böyle bir harekete imza atmak gerçekten çok gurur verici benim için.

8- Hayattaki öncelikleriniz nelerdir?

Hayatta yaptığım iş ve ailem benim önceliklerimdir.
9- Kendinizde beğendiğiniz 5 özelliğiniz?

Öğrenmekten bıkmamak ve pes etmemek benim en önemli özelliğim. Bu özelliklerimi çok seviyorum. Bunun dışında garip bir özgüvene sahibim hatta lisenin ilk yılında 650 kişinin karşısında bir gösteride bulunmuştum ve bu bir anda olmuştu. 

Herkes terler içinde kalırken ben gösteri öncesi ve sonrasında hiç sıkıntı yaşamamıştım. Böyle garip bir özgüvene sahibim ve bunu da çok seviyorum. Son olarak insanların beni güvenilir bulması da çok hoşuma gidiyor. 

Çevremden çok kez güvenilir hissettirdiğime dair söylemler aldım bu herkes için çok gurur verici ve sevilen bir durum.

10- Geçen haftanın en güzel olayı nedir?

Geçen hafta yeni blogumu açtığım hafta. Sanırım en güzel olay buydu.

Bu mim gerçekten çok güzel bir mimdi. Umarım sıkılmadan okumuşsunuzdır. Sonraki yazıda görüşmek üzere. Aşağıdaki kısımdan ücretsiz bir şekilde yorum yapabilirsiniz.
Herkese Merhaba. Bugün sizlere Blog Yazarı veya YouTube İçerik Üretici olmaktan bahsetmek istiyorum. Bunların size neler katabileceğinden ve nasıl başlamanız gerektiğinden bahsedeceğim.

Blog yazarlığı her gün değerini kaybetse de halen yaşanmışlığın değerini bilen bir nesil ayakta ve bloglara değer veriyor. Önceki yazımda da bahsettiğim gibi blog yazmak manevi olarak kişiyi güçlendiren bir şey ve insana bir çok şey katıyor.
Ben YouTube'da içerik üretici olmak yerine blog yazarı olmayı tercih ettim, bunun nedeni utanmam ya da kameram olmaması değildi. Zaten YouTube'da içerik üretici olmak için profesyonel kameranızın olmasına gerek yok. Ben bilginin kağıt üzerinde daha değerli olduğuna inanıyorum ve hafızada daha iyi yer edindiğini düşünüyorum metinlerin.
YouTube'da video üretip 3 dk içerisinde tüketilecek bir içerik üretmektense dakikalarını websitemde ve yazılarımın içerisinde geçiren insanlar için yazılı içerik üretmek ve kayıt altına almak benim için daha değerli hale geliyor.
Yazılarınızın altında küfür eden çocuklara ve disdlike atmak için tetikte bekleyen blog takipçilerine rastlamayız burada. Zaten yazıları okumak için zamanını ayıran okuyucular farklı bir kafa yapısına sahip olduğu için böyle şeyler ileilgilenmek zorunda kalmıyoruz blog yazarları olarak.

Siz de her gün onlarca şey yaşıyorsunuz. Alanınızda ve günlük yaşamımızda yep yeni bilgileri öğreniyor ve kendinizi geliştiriyorsunuz. Blog yazarak bir çok kişiyel bu yaşantınızı ya da bir hedefe ulaşma sürecinizi payulaşabilirsiniz.
İçerik üretmeye blog yazarı olarak başlamak için. Tamamen ücretsiz bir şekilde Blogger.com 'a giriş yapın ve hemen yazmaya başlayın.

YouTube'da içerik üretmeye başlamak için hemen bir kanal açabilirsiniz. Bu alana yönelmek isteyenlere sadece bir şey söylemek istriyorum.
Sakın para kazanma yolunda kendinizi küçük duruma düşürmeyin. He rzaman insanalrın yararını gözetin. Herkesin bir saniyesinin bile ne kadar önemli olduğunu unutmayın.

Umarım yazımı beğnmişsinizdir. Sizde fikir ve yorumlarınızı aşağıdaki kısımdan ücretsiz olarak iletebilirsiniz.

Blog açmak isteyen ve bu konuda yardım isteyen herkes yorumda sorunlarından bahsedebilir. Sosyal medyadan da iletişime geçebilirsiniz.
Herkese Merhaba. Blogumu yenileyip açtığım günden beri yoğun bir ilgi oldu. Öncelikle bunun için sizlere çok teşekkür ederim. Binlerce kişi yazılarımı okudu ve onlarca kişi de yorumlarıyla destek oldu. Herkese tekrardan çok teşekkürler.

Bu yazımda sizlere neden blog yazdığımdan ve blog yazmamın bana ne kazandırdığından bahsetmek istiyorum. Kişisel blog yazmak bence web dünyasında içerik üretmesi en zor alan.

Bir alana ve çok belirli bir kitleye hitap edildiğinde içeriklerin başlıkları zaten belli oluyor ama kişisel bloglarda sizin yaşayarak oluşturduğunuz ve deneyimlerinize dayalı içerikler oluyor. Bu da kişisel blogları fikrimce değerli kılıyor.

Blog yazmak bana maddi olarak hiç bir şey katmıyor. İlk yazımda da bahsetmiştim. Neredesye tüm yazarlık hayatımda web sitelerimden 30 TL gibi bir ücret kazandım. Hiç bir zaman kazanç sağlama derdinde değidim.
Blog yazmak manevi anlamda çok değerli bir şey. Bunu kolayca ücretsiz bir şedilde yapmakta mümkünken yazmamak hata olurdu.

Blog yazmaya başladığınızda şöyle bir şey oluyorki kitlenize bir şey vermek zorunda hissediyorsunuz. Bu da içerik üretmek anlamına geliyor. İçerik üretmek demekte sizin yeni aktiviteler yapmanız ve yeni şeyler keşfetmeniz anlamına geliyor.

Blog okurken aslında  bir kişinin daha önce deneyimlediği bir şeyi öğrenmiş oluyorsunuz. Hayatta en değerli bilgi yaşantılardır. Daha aönce deneyimlenmiş şeyleri okumak ve öğrenmek hata yapmayı engeller ve daha güzel bir hayat süremnizi sağlar. Blog yazdığım ve içerik ürettiğim için sürekli yeni şeyler öğreniyorum, keşfediyorum, geziyorum.

Bazen ömrünüzün sonuna kadar yanınızda olacak bir dostla karşılaştırır sizi bazen de en zor anınızda içinden çıkılmaz sorunlarda sizi dinleyen tek arkadaşınız oluverir blogunuz. Derdinizi anlatabileceğiniz ve güvenebileceğiniz en temel yer, bloglar.

Deneyimler, yaşanmışlıklar, hüzünler, keşifler, seyahatlar. Her şey bu sitelerin içinde. Adeta canlı bir yaşam rehberi her biri.
Hata yaparak deneyip yanılarak öğrenmek gerek tabi hayatta ama bazen deneyimlerden yararlanmak bizi hızlandırabilir ve hayat yolumuzda bizleri daha hızlı geliştirebilir.

Ben bugün karşılaştığım bir sorunu sosyal medyada ve web sitemde anlatıram yüzlerce kişi bu sorun karşısına çıktığında onu bildiği için sorun yaşamadan kolayca ilerleyebilecek alanında.

Tüm bloglar için geçerli değil ama görüşümce "kişisel bloglar, en kutsal bilgiyi, deneyimler ve yaşanmışlıkları, sorunları ve çözümleri içinde barındıran en değerli bilgi platformları"....

Sonraki yazıda görüşmek üzere. Aşağıdaki alanı kullanarak ücretsiz bir şekilde kolayca yorumlarınızı iletebilirsiniz.

26 Şubat 2018 Pazartesi

Herkese Merhaba. Bu yazımda sizlere 1 haftalık Dubai tatili için 2 ayrı bütçeye, 2 ayrı plan hazırladım.
  EN UCUZ PLAN   

 Seyahat 
Uçak Bileti (Gidiş - Dönüş)   : 1.400 TL
Otel Ücreti (6 Gece 7 Gün)    : 650 TL

  Gezilecek Yer Ücretleri ve Harcamalar  
Burç Halife                             : 150 TL
Çöl Safarisi                             : 370 TL
El Fahidi Hisarı                      : 3 TL
7 Günlük Yiyecek Harcaması : 400 TL
Diğer Alışveriş vs. Harcmlr.   : 500 TL

Bu ucuz planda ücretler hesaplanırken otel en ucuz fiyata yazılmıştır. Harcamalar ise biraz abartı şekilde yazılmıştır.
Bu bir haftalık Dubai seyahatı her şeyiyle sizlere maksimum ihtimalle 3.500 TL'ye mal olacaktır. Bu fiyatlar tarafımdan biraz uçuk yazılmıştır iki kişi gidildiğinde ortalama 5.000 TL'ye güzel bir tatil yapabilirsiniz.

Şimdi bir de uçuk fiyatlarla bir hesaplama yapmak istiyorum.

  EN PAHALI PLAN  

 Seyahat 
Uçak Bileti (Gidiş - Dönüş)   : 1.800 TL - Business: 3.000 TL
Otel Ücreti (6 Gece 7 Gün)    : 6.000 TL

  Gezilecek Yer Ücretleri ve Harcamalar  
Burç Halife                             : 150 TL
Çöl Safarisi                             : 500 TL
El Fahidi Hisarı                      : 3 TL
7 Günlük Yiyecek Harcaması : 900 TL (Dubai Nusret'te 2 akşam yemeği gibi lüks eklemeler ile beraber)
Diğer Alışveriş vs. Harcmlr.   : 3.000 TL

Bu da en lüks şekilde Dubai seyahati yapabileceğiniz plan. Toplamda 12.000 TL civarında bir ücrete seyahat edebilir. Burç Halife manzaralı kral dairesi tarzında bir odada seyahatinizi tamamlayabilirsiniz.

Çevremde geçtiğimiz yıllarda ortalama kalitede bu tarz taillerini iki kişi 6.000 TL gibi fiyatlara tamamladıklarını söylediler. Sizde bütçenize uygun Dubai tatilinizi şimdiden planlayarak yaz tatilinizi bir hafta Dubai'de geçirebilirsiniz.
Bu tarz yazılar isterseniz yorumda belirtmeyi ve bu konuda fikirlerinizi yine aşağıdaki yorum kısmından ücretsiz olarak yorum kısmından belirtmeyi unutmayın.

25 Şubat 2018 Pazar

Herkese Merhaba. Bugünlerde öğrencilerin, gençlerin en büyük sorunlarından biri meslek seçimi. İnsanlara yeteneklerini ve iyi oldukları alanları bulabilme ve o alanlarsa uzmanlaşabilme imkanı verilmiyor. 

Ben şanslıydım ki alanımı bulma konusunda hiç sıkıntı çekmedim ve hep aynı kararla hedefime ulaştım bu konuda. Ben kendi çaba ve imkanlarımla neye yeteneğim ve ilgin olduğunu anlamak için bir çok alanda şansımı denedim. Spor yaptım, ressim çizmeye çalıştım, kumlar ve lego gibi şeylerle küçükken bolca zaman geçirme şansına sahiptim ve lise dönemine kadar kendimi iyi tanıdığım için meslek seçimi konusunda da çok net hedeflerim vardı.

Benim gibi olmayan, bu imkanlara sahip olmayan çok fazla insan var. Okul derslerinde başarılı olup hayatta hiç bir şekilde başarılı olamayan insanlar çok fazla. 

Ülkemizde kalıplaşmış meslkeler varve çocuklara daha çocukluklarından bu meslkeler aşılanmaya çalışılıyor. Oysa sen mühendis olsun istediğin çocuğunun belki de aşçılığa, yemek yapmaya yeteneği var.
Bu kısımda velilere de büyük iş düşüyor. Kişiyi yönlendirmeli ama kişinin kendi yolunu kendisi seçemesine ve kendisini keşfetmesine de yol vermeli. Yani aslında böyle; bütün işleri ve alanları ona gösterin tam anlamıyla tanıtım ve o istediği, yeteni olan alanı seçsin. Bu kısımda veliler işin içine karıştığında büyük sorunlar doğabiliyor geelcekte.

Liseye başlayacak olan kişiler bence net bir karar vermeye çalışmamalılar. Sınv ve okul notlarına odaklanıp alanları yavaş yavaş keşfetmeye çalışmalılar. Gerekirse her birini deneyerek içinde bulunarak, çevresindeki kişilere sorarak öğrenmesi gerekir.

Kendini keşfetmeyen ve ne yapacağını bilmeyen bir kişi olmaktansa biraz uğraşla gelecek planını gençlerin kendi başına çizmelerine imkan tanımak gerekir. Herkes, her konuda tam anlamıyla başarılı olamak zorunda değildir ve herkes eğitim sistemimiz içerisinde bulunan derslerde başarı göstermek zorunda değil.

Bazı insanalar var örneğin; dersler ile alakası yok ancak 10 yıl okulunu okumuş alanında uzmanlaşmış bir mühendisten daha çok deneyim ve bilgiye sahip olabiliyor. Bu ilgi ve yetenekten kaynaklanıyor.
Zaten eğitim sistemimiz doğru olsa felsefe öğretmeni olacak birinin sınavda felsefe sorusu çözmesi gerekirdi. Yani felsefe öğretmenine felsefi soru sormayan bir sistem önümüzdeyken kimse sizden tam anlamıyla başarılı olmanızı bekleyemez.

Umarım yazımı beğenmişsinizdir. Aşağıdaki alanı kullanarak Facebook ya da Google hesabınız ile ücretsiz ve kolay bir şekilde yorum yapabilirsiniz.

Sonraki yazıda görüşmek üzere.

Yazım yanlışlarından dolayı affınıza sığınıyorum. Elimden geldiğince dikkat etmeye ve düzeltmeye çalışıyorum.

23 Şubat 2018 Cuma

Herkese Merhaba. Bu yazı #ŞehrimiGeziyorum isimli yazı serisinin ilk yazısı olan Bursa Ulu Camii ve Tarihi Hanlar Bölgesi hakkında. Yüzyıllardır Bursa'da yaşayan bir ailenin ferdi olarak Bursa'da her gün yepyeni bir yer keşfetmem ve yeni şeyler öğrenmem beni üzüyor. Bursa çok büyük ve çok eski tarihlerden beri aktif yaşam bulunan bir şehir.

  Bursa'yı seviyorum çünkü;  
Bursa'da aynı gün içerisinde Mudanya'da sıcacık denizde yüzüp Uludağ'a çıkıp kayak yapmak mümkün. Onlarca Tarihi Han'ın içerisinde istediğiniz her ürünü tüm fiyat aralığında bulabilirsiniz. Bursa'da otomotiv ve sanayi çok gelişmiştir. Çok yoğun bir iş kolu olarak 3-4 adet sanayi bölgesi bulunuyor Bursa'da.


Uludağ'da hala hiç ayak basılmamış ormanlar ve hiç görülmemiş mağaralara rastlayabilirsiniz. Uludağ Türkiye'nin en aktif hizmet bulunan dağlarından biridir. Yılın 280 günü Uludağ'da kar görebilirsiniz.

Bursa Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk başkentidir. Osmanlı'nın ilk yapısı olan Balabanbey kalesi Bursa'dadır. Türkiye'de ve Türk tarihinde ilk kez insanların toplu olarak şehirler arası yolcu taşımacılığı 1926 yılında Bursa'da başlamıştır. Bugünkü plaza tipi alışveriş merkezlerinin temelini oluşturan ilk katlı çarşı Balibey Han Bursa'dadır. Türkiye'nin ilk modern organize sanayi bölgesi 6 Kasım 1966 yılında Bursa'da kurulmuştur. Osmanlı’da “atıcılık” ve “binicilik” sporlarının yapıldığı yer olarak tarihe geçen ilk spor alanı ise yine o tarihlerden kalan ismiyle Bursa’daki Atıcılar mahallesidir. Osmanlı'nın ilk üniversitesi olan Orhaniye Medreseleri İznik'te kurulmuştur. Dünyadaki ilk çarşılı köprü 1442'de Bursa'da yaptırılan Irgandı Köprüsü'dür. İriliği ve lezzetiyle bilinen Napolyon kirazı Bursa'dan yayıldı. Eğlenceleriyle ünlü Arap Şükrü Sokağı'nda her 5 metrede bir üzerilerinde Bursalı ünlü sanatçıların adlarının yazılı olduğu plakalar yerleştirilmiştir. Ülkemizdeki ilk kadın grevi Bursa'da yapıldı. Dünyadaki ilk hayvan hastanesi 19. yüzyılda Bursa'da kurulmuştur.

Bu bilgilerden bir çoğunu ben bile ilk kez duyuyorum. Şehrimin her adımında farklı bir tarihi değer mevcut. Sizinle beraber ben de bu seride Bursa'yı keşefedeceğim ve sizlere tüm güzelliği ve gerçekliğiyle Bursa'yı anlatacağım.

Bugün sizlere bahsedeceğim Ulu Cami ve Hanlar Bölgesinin üstten bir fotoğrafı.
Bu gördüğünüz hanların çevresinde de küçüklü büyüklü onlarca han bulunuyor. Hepsini bir yazıda anlatmaya gücüm yetmez ama kısa kısa en popülerlerinden bahsetmek isterim.

  Demirciler Çarşısı  

Bat Pazarı ile Kayhan Çarşısı arasında yer alan Demirciler Çarşısı, tarihte olduğu gibi bu günde, ihtisaslaştığı alanda çizgisini bozmadan  üretimine devam eden ender çarşılardandır. Bu çarşıda halen devamlı çekiç seslerinden oluşan madeni musikî duymak mümkündür.

  Çancılar Çarşısı  

Çarşının, kurulduğu ilk dönemlerde, hayvanlara takılan çanların üretiminin yapıldığı bir yer olması nedeniyle bu adla anıldığı bilinmektedir. Yine bir dönem çarşı  urgancılara ait dükkanların bulunması nedeniyle urgancılar çarşısı olarak ta anılmış. Bu gün ise daha çok tahta günlük kullanım eşyalarının satıldığı dükkanların bulunduğu bir çarşıdır.

  Okçular Çarşısı  

Osmanlı Devletinin kurulduğu ilk yıllarda orduya gerekli olan silahların üretildiği bir çarşı olarak kurulduğu ve adını da buradan almış olabileceği düşünülmektedir. Çarşıda önceleri ok, bıçak, ve kılıç yapıldığı ancak tarihsel süreç içerisinde devrin çağdaş silahı olan tüfek yapımı ve tamirinin de bu çarşıda yapıldığı bilinmektedir. Silah yapım ve tamiri dışında çarşıda çıkrıkçılık da giderek yaygınlaşmıştır.

18. ve 19. yüzyılda ise çarşı büyük ölçüde ayakkabı üreten ve satılan bir yer olmuştur. Bugün çarşıda daha çok konfeksiyon ürünleri satılmaktadır.

  Eski Aynalı Çarşı (Orhan Hamamı)  

Orhan Gazi’nin Hisar dışında kurduğu Külliyenin hamamı olan yapı, aynı zamanda şehrin ilk çarşı hamamıdır. Yapım tarihi olarak Orhan Camii’nin de yapım tarihi olan 1339 yılı kabul edilmektedir. Çifte Hamam özelliğine sahip yapı, 16. yüzyıla kadar çarşının ihtiyacını karşılarken, 1584’te meydana gelen yangında büyük hasar görmüştür.

Yapılan onarımlar sonrasında kadınlar kısmı hamam, erkekler kısmı ise kahve olarak kullanılmaya başlanmıştır. 1958 Çarşı yangınından sonrada onarım gören yapı, bu gün  Bursa’nın simgeleri haline gelmiş bazı turistik ürünlerin satıldığı bir çarşı olarak işlev kazanmıştır.

  Bakırcılar Çarşısı  

Bursa’da etraflarındaki esnaf sûkları ile bir bütünlük gösteren ve çevresine adını veren çarşılarımızdan biri Bakırcılar Çarşısı’dır. Han-ı Cedid (Prinç Hanı)’in bulunduğu, Uzun Çarşı çevresinde yer almaktadır. Bakırcı esnafının 1620’de Bursa’da Bit Pazarı ve Gelincik Çarşısı’nda alışveriş edip, her zaman bu çarşılara yayılıp eski ve yeni bakır sattıkları Bursa sicil kayıtlarında belirtilmektedir. Bir dönem torna atölyeleri bu çarşıda yer almıştır. 1958 yangınında çok zarar gören çarşı yangın sonrasında yeniden yapılmıştır. Günümüzde tekstil ağırlıklı ticaret yapılmaktadır.

  Uzun Çarşı  

Kapalı çarşının 15. yüzyılın ilk yarısında Uzun Çarşı olarak adlandırıldığı anlaşılmaktadır.Uzun Çarşı aksının zamanla kuzey ve güneyinde, hanlara sırtlarını dayamış küçük işyerleri kurulmuştur. Bu çarşıda sırasıyla elbiseciler, şekerciler, ayakkabıcılar ve bıçakçıların yer aldığı bilinmektedir. Gayrimenkullerin açık artırma usulüyle satılması Sûk-i Sultani olarak da adlandırılan bu çarşıda gerçekleştirilmiştir.

Evliya Çelebi, Uzun Çarşı’da 9.000 dükkanın bulunduğunu belirtmiştir. Kapalıçarşı’yı anlattıktan sonra, Uzun Çarşı’dan söz ettiği için, o dönemlerde çarşının üstünün açık olduğu anlaşılmaktadır. Kapalıçarşı’nın devamında yer alan Koza Han’ın kuzey kapısından doğuya Bat Pazarı’na doğru uzanan Uzun Çarşı’nın üstü günümüzde yeniden örtülmüştür. Çarşıda ağırlıklı olarak tekstil ticareti yapılmaktadır.

  Kapalı Çarşı  

Bursa çarşısının en eski bölümünü oluşturan Uzun Çarşı, Emir Han’ın kuzeyinde yer alan dükkanlar ile oluşmaya başlamıştır. Eski belgelerden günümüzdeki kapalıçarşının 15. yüzyılın ilk yarısında Uzun Çarşı olarak adlandırıldığı anlaşılmaktadır. Uzun Çarşı aksının zamanla kuzey ve güneyinde, hanlara sırtlarını dayamış küçük işyerleri kurulmuştur. 

Bu çarşıda sırasıyla elbiseciler, şekerciler, ayakkabıcılar ve bıçakçıların yer aldığı bilinmektedir. Gayrimenkullerin açık artırma usulüyle satılması Sûk-i Sultani olarak da adlandırılan bu çarşıda gerçekleştirilmiştir. Bugün de keyif alarak gezebilecek aynı zamanda alışveriş veriş yapabileceğimiz, ağırlıklı olarak kuyumcu esnafına ait dükkanların bulunduğu bir çarşı olarak hizmet vermektedir.

  Bali Bey Hanı  

Hamza Bey’in oğlu Bali Bey tarafından Yenişehir’deki mescit ve imaretine gelir getirmek amacıyla yaptırılmıştır. Bursa’da üç katlı olarak yapılan tek handır. Hanın Kırkmerdiven’e bitişik ve giriş kapısının dik olduğu, gelen yaylı arabaların hanın yüksekte olan avlusuna dik bir yoldan zorlanarak ulaştıkları bilinmektedir. 

Günümüzde el sanatları çarşısı, restoran ve yeme-içme amaçlı olarak kullanılmaktadır.

  Pirinç Han  

II. Bayezid tarafından 1490 yılında başlanıp, 1508 yılında bitirilmiştir. II. Bayezid’in İstanbul’daki cami ve imaretine gelir sağlamak amacıyla yaptırılmıştır. Yabancı tüccarların 19. yüzyıl öncesinde Pirinç Han’da konakladıkları bilinmektedir.Yapı, Bursa’ya gelen yabancı tüccarların en fazla uğradığı hanlar­dan biri olmuştur. Hanın kuzeyi çapraz olarak, Cumhuriyet Caddesi’nin açılması sırasında yıkılmıştır. Günümüzde hanın zemin katında yeme-içme, üst katında da ağırlıklı olarak kitap satışı yapılmaktadır.

  Koza Han  

Koza Han (Yeni Han, Han-ı Cedid, Simkeş Han, Sırmakeş Han, Acem Han, Beylik Han, Yeni Kervansaray), II. Bayezid tarafından 1490 yılında İstanbul’daki cami ve imaretine gelir getirmesi amacıyla yaptırılmıştır. Yeni Han, Han-ı Cedid, Han-ı Cedid-i Evvel-Pirinç Han’ın yapılmasından sonra Han-ı Cedid-i Amire, Yeni Kervansaray, Beylik Han, Beylik Kervansaray, Simkeş Han, Sırmakeş Han, Koza Han adlarını almıştır. 

Koza Han, uzun süre boyunca devletin ticaretle ilgili görevlilerinin ticaret işlerini yürütmek üzere yerleştiği bir han olarak önemini korumuştur. Günümüzde handa yerli ve yabancı turistlere yönelik ipek eşarplar satılmakta, eskiden ahır olarak kullanılan İç Koza Han yeme-içme amaçlı kullanılmaktadır.

  Havlucular Çarşısı  

Ulu Cami’nin batısında yer alan bugün Havlucular Çarşısı olarak bilinen alan, tarihte Köfüncüler Çarşısı olarak nitelendirilmektedir. Yapılan restorasyon çalışmaları ile, çarşının üzeri kapatılarak ziyaretçilere daha rahat bir alışveriş imkanı sunmaktadır.

Ulu Camii

Bursa Ulu Cami, Bursa’da I. Bayezid tarafından 1396-1400 yılları arasında yaptırılmış dini yapıdır.
Yirmi kubbeli yapı, Türkiye’deki iç cemaat yeri en geniş camidir. Caminin iç mekanında, tepesi açık bir kubbenin altında bulunan şadırvan, Ulu Cami’nin dikkat çekici özelliklerindendir. Cami, 1855 yılı büyük depreminde büyük hasar gördü. On sekiz kubbesi çöken caminin sadece batı minaresinin dibindeki kubbe ile mihrap önü kubbesi ayakta kalabildi. 
Depremden sonra esaslı bir tamir gördü. Bu dönemde Sultan Abdülmecid’in emri ile İstanbul’dan gönderilen ünlü hattatlar camideki büyük yazıları elden geçirdiler. Ayrıca yeni hüsn-ü hatlar da ilâve edildi.
1889 yılında çıkan bir yangında minarelerin ahşap olan külahları yanmış, sonrasında kâgir olarak yeniden yapılmıştır.

Dikdörtgen planlı cami yaklaşık 5000 metrekare boyutlarında olup 20 kubbe ile örtülüdür. Sekizgen kasnaklara oturan kubbeler mihrap duvarına dik beş sıra halinde dizilmiştir. Kasnaklar mihrap ekseni üzerindekiler en yüksek olmak üzere yanlara doğru gidildikçe her sırada daha alçak düzenlenmiştir.
Ulu Cami minberine bazı gizemler atfedilmiştir. 1980 yılında minberin doğu yönündeki geometrik kompozisyonun güneş ve etrafındaki gezegenlere simgelediği; aralarındaki uzaklıkların gerçek uzantıları ile orantılı olduğu; batı yönündeki kompozisyonun ise galaksi sistemini simgelediği iddia edilmiştir.
Sultan Yıldırım Bayezid tarafından inşa edilmiş olan Bursa Ulu camisin de dikkat çeken en önemli sırların başında cami de ki vav harfi yer alıyor. Vav harfinin uç kısmında lale motifi bulunuyor. Üstelik vav harfinin ön kısmında ise eski dönem de Hızır AS. Namaz kılmış olduğu bölüm yer alıyor. Fakat vav harfine el sürmek, dokunmak ya da bayanların başörtülerini vav harfine değdirmeye çalışması da dinimiz bakımından onaylanmayan ve ters düşen durumların başında yer alıyor.


Yazının sonuna geldik. Umarım beğenmişsinizdir. Değerli yorumlarınızı hem aşağıdaki kısımdan ücretsiz olarak belirtmeyi sakın unutmayın. Serinin sonraki yazılarında ve diğer yazılarımda görüşmek üzere.

22 Şubat 2018 Perşembe

Herkese Merhaba. Uzun yıllardır blog yazıyorum. Buralarda yeni sayılmam ama bu sitede ve bu site adresinde yeniyim. 4 yıl önce Boş Sonsuzluk olarak başladığım yolda bu blogu Blog Akademi takip etti. Blog Akademi'yi ilerleyen zamanlarında Kariyer Eğitim Platformu'na dönüştürdüm. Bir yıl kadar hizmet verdikten sonra hem işlerimin yoğunluğu hem de siteye yapılan saldırılardan dolayı siteyi kapatmam kararı aldım ve o günden sonra Davetsiz Gezgin'i hayata geçirdim. Başarısız olmadı, 7 ay kadar bu sitede de yazılarımı yayınladıktan sonra bu siteyi de yine işlerim ve hevesimin kalmaması gibi can sıkıcı nedenlerden ötürü kapattım.
Aslında Yine, Yeni, Yeniden dememin nedeni de bu. Bu anlattığım sitelerden sonra anonim yazılar yazdığım 2 site daha açtım ve 5-6 ay gibi bir süre yazdıktan sonra bunlarda zamanla kapandı. Son 2 yıldır kendi ismimle blog yazıyorum ve bundan her zaman mutluluk duydum.

İki yıl süreçte hiç para kazanma derdi içerisinde olmadım. Yanlış hatırlamıyorsam tüm bu yazarlık hayatımda toplamda 30TL gibi bir gelir elde ettim bu blog sitelerinden.

Bu anlattığım sitelerin hiç biri başarısızlıkla sonuçlanmadı, her birinde yep yeni dostluklar edindim, bir çok yeni bilgi öğrendim ve çok fazla şeyi deneyimleme fırsatım oldu.


Dönemsel iş ve hayat sıkıntıları nedeniyle sonlandırmak veya duraklatmak durumunda kaldığım sıkıntılı dönemler oldu. Şimdi en uzun soluklu blog maceram olan kendi ismimle açtığım kişisel web sitemi yenileme kararı aldım ve tekrardan sizlerleyim. Artık bu blogta gerçek bir "kişisel blog" deneyimi yaşamak ve yaşatmak istiyorum.

Bu blogta sizlere elimden geldiğince iyi bir deneyim yaşatmaya çalışacağım. Biliyorum ki hepimiz için saniyeler bile çok önemli ve sizin zamanınızı çalmak istemem.
Çok yakında yeni yazı serilerine başlayacağım ve düzenli içerikler yayınlayacağım. Sizlere elimden geldiğince kaliteli ve yararlı içerikler sunmaya çalışacağım.

Kendi çekimim olan fotoğraflar ve yararlı video içerikler ile yazılarımı elimden geldiğince kaliteli hale getirmeye çalışacağım. Çok yakında yeni yazılarda ve minik sürprizler ile görüşmek üzere.

Yorumlarınız için şimdiden teşekkürler. Ücretsiz bir şekilde aşağıdaki kısımdan kolayca yorum yapabilirsiniz.

Sektörel içeriklerimi Medium blogumda yayınlamaya devam ediyorum oradan takip edebilirsiniz.
--->   https://medium.com/@yusufpacaci  

Tanımayanlar için ben; Yusuf Paçacı. Bursa'da yaşıyorum ve şehirimi seviyorum. Çok çok çok uzun zaman önce Bursa'ya Bulgaristan'dan göç etmiş dedemler ve yüzyıllardır Bursa'da yaşıyoruz. E-Ticaret ve Sosyal Medya alanında profesyonel olarak hizmet vermekteyim.

Gezmeyi, yazmayı ve keşfetmeyi seviyorum. Kütüphaneleri ve kitap mağazalarını seviyorum. Uzun uzadıya kafelerde zaman geçirebilirim. Türk Kahvesi'ne bayılıyorum. Yaklaşık 3 aydır gözlük kullanıyorum. Kendimi alanımda geliştirmeye ve yeni teknolojileri öğrenmeye bayılıyorum.